Rasyonalizm, günlük dilde ve felsefi içeriklerde çok sık kullanılan bir kavramdır. Bu bakımdan rasyonalizmin günlük dildeki anlamıyla felsefedeki anlamı çok farklıdır. Rasyonalizm felsefesi, bilginin doğruluğunun deneyim ve duyumda değil, zihinde ve düşüncede temellendirilebileceğini öne sürer. Yani doğru bilginin kaynağının her zaman akıl olduğunu savunur. Günlük olarak kullanılan rasyonalizm kavramı ise mantık ve akıl süzgecinden geçmeyen fikirleri kabul etmemek, duygusal saplantılar ve ön yargılardan arınmış olmak anlamına gelir.
Rasyonalizm felsefesi; bilginin akıl ve düşünme gücüyle meydana geldiğini benimser. Bu felsefeye göre aklımız doğuştan birtakım yetiler ve ilkelerle donatılmıştır. Evrenin oluşmasını sağlayan bütün nesneler hakkında kesin bir bilgi edinmemiz için de sadece bu ilkelere uygun bir şekilde mantığımızı kullanmamız yeterlidir.
Rasyonalizmin temsilcilerine göre mantık ve matematik bilgileri akılsal olduğu için, değişmeyen ve herkes açısından Rasyonalizm ve Temsilcileridoğru bilgilerdir. Bu yüzden filozoflar aynı yöntemle evrenle alakalı bütün gerçekleri bilebilir. Bu felsefeye göre, kesin bir bilgi örneği matematik olarak tanımlanır. Rasyonalizm, evren hakkındaki gerçek olan bilginin yalnızca deney ötesi yöntemler ile elde edilebileceğini savunur.

Sokrates

Sokrates, bilginin; erdemlerin ve ahlaki doğruların bilgisi olduğunu söyler. Onun düşüncesine göre, bu erdemlerin temelindeki bilgi de deney veya tecrübe yolu ile sonradan kazanılmaz. Bilgi doğuştan kazanılan bir erdemdir. İnsan aklı da doğuştan bu bilgilerin hepsine sahiptir. Fakat bu bilginin hatırlanarak bilinç düzeyine çıkarılması lazımdır. Sokrates de bu bilginin bilinç düzeyine çıkartılması için doğurtma ve tartışma yöntemini ortaya atmıştır. Bu yöntemin temelinde ise disiplinli ve sıkı bir düşünmeyle doğrunun bulunabileceğine inanma yatar. Akılda, doğuştan gelen birtakım bilgiler var; bu bilgiler herkes için ortak doğrulardır. Bu doğrular, sorup soruşturma ve tartışmayla açığa çıkarılabilir.
Tartışma boyunca Sokrates, ortaya yeni bir bilgi atmaz, sadece soru sorar. Bununla da insanların kendi ruhlarında bulunan, ancak onların kendilerinin bilincinde olmadıkları doğruları açığa çıkarmayı amaçlar.

Platon

Platon’a göre iki varlık alanı vardır. Bu varlık alanları ise idealar ve gölgeler evrenidir.
İdealar evreni, onun düşüncesine göre sürekli bir şekilde var olan, oluş halinde olmayan, Rasyonalizm ve Temsilcileriuzayın veya cisimler dünyasının hiçbir tarafında bulunmayan varlık alanını ifade eder. Gölgeler evreni ise, her zaman oluş halinde olan ve duyular ile algılanan cisimler dünyasıdır.
Platon’a görüşüne göre, sürekli değişen ve oluş halindeki evren hiçbir zaman bilinemez. Bu nedenle gerçek bilgi daima ideaların bilgisidir. Dolayısıyla bilgi, akıl ve düşünceyle kavranır.
Platon’a göre ruhlar birçok kez yeryüzüne gelmiştir. Yeryüzünde ve öteki dünyada yer alan her şeyi de görmüşlerdir. Yeryüzünde yer alan her şey birbiriyle bağlantılı olduğu için de ruhlar bunlardan birini görünce araştırma yoluyla ötekilerini de elde edebilir ve hatırlayabilir. Ruhlarda doğru olan tasavvurlar, ilk önce bilinçsiz bir şekilde bulunurlar; bunlar öncelikle bir rüya gibi kımıldanmaya başlarlar, uygun sorular ve yapılan araştırmalarla aydınlık bir bilgi durumuna gelirler. Yani Platon’a göre öğrenmek, eskiden bilinmiş şeyleri yeniden hatırlamaktır.

Aristoteles

Aristoteles’in bilgi kavramı, tümellerin bilgisine dayanır. Fakat Aristoteles, duyu bilgisine yönelik de birtakım düşüncelere sahiptir. Çünkü onun görüşüne göre varlığın var olmasına katkıda bulunan idealar, bu dünyadadır. Yani idea, bu dünyada bulunan nesnelerin formlarıdır.
Aristoteles’e göre iki çeşit bir bilgi vardır; bunlardan birincisi duyu verilerine dayalı olan bilgi, ikincisi ise bilimsel bilgidir. Fakat Aristoteles’e göre gerçek bilgi , akılsal düşünceye dayalı tümellerin bilgisidir. Bilimsel olan bilgi tümel olanı kavramaktır, ulaşma aracı ise akıldır ve dolayısıyla da bu bilgi, rasyoneldir.

Hegel

Rasyonalizm felsefesi, Hegel ile birlikte doruk noktasına ulaşmıştır. Ona göre insan, kesin bir bilgiye yalnızca akıl yoluyla ulaşabilir. Bu nedenle Hegel’e göre temel olan bilim mantıktır. Mantık ise, aklın sadece kendisinden türettiği kavramların açıklanması ve bunların Rasyonalizm ve Temsilcilerigeliştirilmesinden oluşur. Fakat Hegel, varlığın ve aklın yasaları konusunda, geleneksel olan mantık ilkelerini de reddederek yeni yasalar bulmuştur. Bulduğu bu yasalara da diyalektik yasalar ismini vermiştir. Ona göre hareketin ve yaşamın temelinde çelişme ve değişme vardır, her şey zıt aracılığıyla gelişir. Bunu da tez-antitez-sentez kavramlarıyla açıklar. Bu açılımın sonunda da varlık, ”Mutlak Ruh” ismini verdiği sonsuz varlığa yönelir. Böylelikle Hegel, idea gelişim aşamasını tamamlayarak varlık dünyasını düşünsel bir şekilde kavramış olur.

Sonraki makale
Gülten Akın Kimdir?
Önceki makale
Fransız Yazar Colette

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.
You need to agree with the terms to proceed

Öne Çıkan Paketlerimiz