Alpin kuşak ya da alpin zon genellikle yüksek rakımlı ortamlarda, ağaçların üst sınırı (orman sınırı veya ağaç sınırı) ile kalıcı karın alt sınırı arasındaki ( 2000 metrenin üzerindeki) alan olarak tanımlanır. Alpin kuşağın altında (1800-2000 metre arasında)yer alan bölgeye subalpin (alpin altı) kuşak denir. 2800- 3000 m’nin üzerinde, çok az bitki örtüsünün (çayırlar, çalılıklar) hayatta kaldığı, sürekli kar, kayalık alanlar ve dağ eteğindeki taş yığınlarının bulunduğu, devamlı karlarla kaplı nival bölgesi (buzullar bölgesi) bulunur. Alpin kuşak, karada küresel dağılıma sahip tek biyocoğrafik birimi temsil eder. Yüksekliğe bağlı olarak herhangi bir enlemde meydana gelebilir. Bir dağın bölgesel ağaç sınırından daha yükseğe ulaştığı her yerde alpin ortamlar mevcuttur. Ovalarla ayrılan bu alanlar, bitki ve hayvan çeşitliliğinin izole edilmiş bölgeleridir. Alpin bölge, şiddetli rüzgarların, daha düşük sıcaklıkların (aşırı soğukların) kısa büyüme mevsimlerinin ve güneşten gelen yoğun ultraviyole radyasyonun olduğu bir yerdir. Özel bitki ve hayvanlar bu zorlu bölgelerde yaşamaya adapte olmuşlardır.
Alpin Kuşaklarda İklim
Belirli bir dağın iklimi konuma bağlıdır. Ancak tüm alpin bölgelerinde önemli bir faktör atmosferik basınçtır. Hava yoğunluğu rakım arttıkça azalır. Daha az yoğun hava, fotosentez için bitkilere daha az karbondioksit ve hayvanlar için daha az oksijen anlamına gelir. Ayrıca ortam sıcaklığı da azalır. Bu hava koşullarında çok az su buharı tutulabildiğinden yüksek dağlar genellikle kurudur. Düşük sıcaklıklar buharlaşmayı da engelleyerek genel kuraklığa daha katkıda bulunur. İnce atmosfer tipik olarak alpin yaşamı yoğun güneş radyasyonuna maruz bırakır. Aynı zamanda aşırı günlük sıcaklık değişimlerine de neden olabilir. Ancak kar örtüsü gün boyunca güneş radyasyonunu geri yansıtırken gece boyunca zemini yalıtır.
Engebeli arazilerde rüzgar iklimin önemli bir unsuru olabilir. Gün içinde ısınmaya tepki olarak yukarı yönlü rüzgarlar yükselir, ancak gün batımından sonra alpin alan hızla soğuduğunda ve daha yoğun soğuk hava aşağıdaki vadilere doğru aktığında tersine döner. Herhangi bir dağdaki gerçek iklim koşulları yükseklik, enlem, bakı ve genel bölgesel iklime göre değişir. Rüzgâr ve drenaj koşullarına maruz kalma veya korunmaya tepki olarak çok kısa mesafelerde karmaşık bir mikroiklim mozaiği gelişebilir. Bu koşullar çok kısa olan büyüme mevsimi (temmuzdan ağustos ortasına kadar sadece bir buçuk ay) ile birleştiğinde buralarda ağaçların var olamayacağı, dolayısıyla ağaç sınırının üzerinde olduğu anlamına gelir.
Alpin Kuşak Toprakları
Toprak gelişimi, kısmen mikroorganizmaların aktivitesini engelleyen düşük toprak sıcaklıkları nedeniyle yavaştır. Don etkisi, eğim aşağı kayma ve erozyon üst ufukları rahatsız eder. Sahadaki hava koşulları, heyelanlar ve buzul birikimi çoğu zaman çok büyük ve çok ince parçacıkların bir karışımını üretir. Turba bataklıkları, sığ taşlı topraklar ve derin otlak toprakları birbirinden nispeten kısa bir mesafede bulunabilir. Rüzgarın savurduğu, bitkiler tarafından hapsedilen malzemeler ince parçacıklar ve besin maddeleri ekler. Büyüme mevsiminin başlarında topraklar karların erimesi nedeniyle doygun hale gelebilir; yazın ilerleyen dönemlerinde üst kısmın yaklaşık iki santimetresi kuruyabilir.
Alpin Flora (Alpin Kuşak Bitki örtüsü )
Coğrafi izolasyon, tektonik yükselme, iklim değişiklikleri, buzullaşma, mikrohabitat farklılaşması, göç ve evrim, alpin bölgelerde yüksek derecede biyolojik çeşitliliğe yol açmıştır. Örneğin eğim yönü alpin bitki örtüsünü büyük ölçüde etkileyebilir. Gölgeli tarafın yılın üç ayı boyunca güneş ışığı alamadığı dar dağ vadileri donmuş kalabilirken, güneş ışınlarını alan karşı taraf nispeten sıcaktır. Alpin bitki örtüsünün kapladığı toplam küresel alanın tahmin edilmesi zordur çünkü alpin ortamlar veri tabanlarında genellikle arktik, tundra veya çıplak ya da çorak arazi olarak ele alınırlar. Bununla birlikte, 4 milyon km2 ‘lik bir alan ya da dünyanın karasal yüzeyinin kabaca %3’ü kadar bir alanın olduğu öne sürülmektedir.
Alpin bitkiler düşük sıcaklıklara, daha kısa büyüme mevsimlerine, artan güneş ışınımına ve yağışlara, şiddetli rüzgarlara ve daha fazla sis ve bulut oluşumuna maruz kalmaktadır. Bu ekstrem ortam, alpin bitkilerin hayatta kalmak için benimsediği formları etkilemiştir. Dünya çapında var olduğu tahmin edilen 8.000 ila 10.000 alpin türünün çoğu aşağıdaki dört kategoriden birine girmektedir:
-Alçak boylu (sürünücü) odunsu çalılar.
-Tussock otları denilen, genellikle ot yığınları, kümeler oluşturacak şekilde büyüyen çimler ve sazlar.
- Genellikle rozetler oluşturan çok yıllık otsu bitkiler.
-Yastık biçimli (kompakt ve alçakta yetişen) bitkiler.
Otların yaprakları, yastık biçimli bitkiler ve alçak, sapsız rozetler zemin seviyesinde ılıman mikro iklimler yaratır. Tussock otları (çim kümeleri), büyüme noktalarının etrafında aynı zamanda nemi de depolayan yalıtkan bir ölü çim örtüsü oluşturur.
Subalpin (bir ormanda ya da dağda ağaç sınırının altında kalan, genellikle iğne yapraklıların yer aldığı bitki bölgesi) ve alpin kuşakların birleştiği yerlerde dağ manzaraları, bodur çalı bitki örtüsü ile alpin otlakları arasında değişmektedir. Örneğin, Alpler’de karaçamların ve fıstık çamlarının da yetiştiği yer burasıdır. Daha açık arazilerde, yeşil kızılağaç koruları, uzun ot çayırlar ve yakı otu, dağ etekleri ve hızla akan dağ dereleriyle birlikte manzarayı şekillendirir. Alpin kuşakta odunsu bitki örtüsünün yerini kayalık, besin açısından fakir çayırlar ve meralar almaktadır. Öncü bitki örtüsüyle birlikte buzul ön alanları ve morenler de bu ortamın tipik özelliklerindendir.
Alpin Kuşak Bitkilerindeki Adaptasyonlar
Alpin bitkiler aşırı soğuklar, güçlü rüzgarlar, kuru ve düşük besin bulunabilirliği gibi sert ve aşırı koşullarla baş etmek zorundadır. Çoğunlukla verimsiz topraklarda veya parçalanmış kayalarda yetişirler; kavurucu sıcaktan aşırı soğuğa kadar büyük sıcaklık değişimleri görülür. Genellikle şiddetli rüzgarlar tarafından kırbaçlanırlar. Çoğu alpin bitkisi, mevcut sınırlı kaynaklara yanıt olarak çok fazla büyümeme eğilimindedir. Az büyüyen kompakt form aynı zamanda bitkilere rüzgar, soğuk, kar ve buzdan bir miktar koruma sağlar. Bununla birlikte, çoğunlukla çok yıllık otsu bitkiler (kır çiçekleri) ve çok çeşitli türlere sahip olan graminoidler (otlar ve çimen benzeri bitkiler) alpin bölgelerde büyüyebilmek, hayatta kalabilmek için gerekli adaptasyonları yapmışlardır.
Yüzlerce bitki türünün bir kısmının endemik olması, yani dünyanın başka hiçbir yerinde yetişmemesi etkileyicidir. Dağlarda yaşayan çiçekli bitkilerin çiçeklerini özellikle ilginç kılan şey, parlak renklere ilgi duymayan polen yayan böcekleri çekmek üzere evrimleştikleri için çoğunlukla beyaz (bazen sarı) olmalarıdır. Pek çok bitki, büyüyen dokuları yoğun güneş radyasyonundan koruyan ve aynı zamanda nemli havayı hapsederek kurak günlerde terlemeyi azaltan tüylerle kaplıdır. Birçoğu güneş ışığını yansıtmaya yardımcı olan bir renk adaptasyonu olan gümüş rengindedir. Kayışımsı yapraklar ve çoğu zaman mumsu kaplamalar, terleme yoluyla su kaybını önleyen diğer mekanizmalardır. Dev rozetler her yerde yetişmez, ancak tropikal alpin bitki örtüsünün benzersiz, fotojenik unsurlarıdır. Dev rozetlerdeki çiçekler, onları soğuktan korumak için genellikle brakteler veya yoğun tüylerle kaplanır. Alpin floranın çok yıllık bitkileri, donma noktasının hemen üzerindeki sıcaklıklarda fotosentez yapmaya başlayabilir. Erken sezon büyümesi, köklerde veya yumrularda depolanan ve yaz aylarında yenilenecek enerji ve besinlere bağlıdır. Büyüme mevsiminin başlangıcında birçok bitki, ışığı ısıya dönüştüren ve soğuğa dayanıklılığı artıran antosiyanin pigmentleri nedeniyle kırmızı görünür. Yaz aylarında kırmızı tonlar klorofil tarafından maskelenir, ancak büyüme mevsiminin sonunda yeniden ortaya çıkarlar. Yapraklardaki ve tomurcuklardaki tüyler ısıyı hapsetmeye yardımcı olur ve aynı zamanda hassas dokuların güneşten yanmasını önlemeye yardımcı olur. Alpin flora, yukarıda belirtilen eşsiz adaptasyonları bakımından bitki fizyolojisi ve ekolojisi çalışmaları için önemlidir.
Alpin Fauna (Alpin Kuşak Hayvanları)
Zorlu alpin ortamlarda farklı fauna veya hayvan toplulukları bulunabilir. Alpin habitatlar kuşlara, kertenkelelere, yaban keçilerine, geyiklere, domuzlara, farelere, gelinciklere, tavşanlara ve birçok farklı omurgasız hayvan dahil olmak üzere bulundukları bölgeye has endemik, yerli hayvan türlerine ev sahipliği yapmaktadır. Bu hayvanlar alpin ortamın zorlu koşulları ve engebeli dağlarıyla baş edebilecek şekilde adapte olmuşlardır. Omurgasızların donmaya karşı direnci, ısıyı korumak için koyu renk, uçamama ve omnivor (hepçil) beslenme bu adaptasyonlardan bazılarıdır. Tropikal alpin bölgelerdeki memeliler genellikle küçüktür, gizemlidir ve donuk renkli kıllara sahiptir. Geniş kanat açıklığına sahip veya küçük vücut boyutuna sahip kuşlar, ince atmosferde avantajlıdır; bu nedenle, çok büyük akbabalar (Güney Amerika) ve Eski Dünya Akbabaları (Afrika) ile çok küçük sinek kuşları (Güney Amerika) ve güneş kuşları (Afrika) kuş faunasının karakteristik üyeleridir. Sinek kuşları ve güneş kuşları, alpin bitkilerin önemli tozlayıcılarıdır.
Alpin bitkiler ortamın zorlu koşullarına rağmen bir dizi yaban hayatı için çeşitli habitatlar (yaşam alanları) oluştururlar. Alpin bitkiler dağ keçileri, büyük boynuzlu koyunlar ve dağ sıçanları gibi çeşitli hayvanlar için besin kaynağı sağlar. Bu hayvanlar alpin ortamlarda bulunan sert ve lifli bitki örtüsüyle beslenmeye adapte olmuşlardır. Ayrıca bu bitkiler bölgenin genel biyolojik çeşitliliğine de katkıda bulunurlar. Alpin bitkiler ayrıca çeşitli yaban hayatı için barınak da sağlar. Örneğin, pikalar (kulakları kısa olan küçük bir memeli türü ) alpin bölgelerde bulunan kayalar ve bitki örtüsü arasında yuva ve sığınaklar inşa ederler. Bu yuvalar yırtıcı hayvanlardan ve sert hava koşullarından korunmak için barınak sağlar. Alpin bitkiler yaban hayatının çiftleşme ve üreme alışkanlıklarında da rol oynar. Örneğin, erkek büyük boynuzlu koyunlar, alpin bitki örtüsü gibi yüksek kaliteli besin kaynaklarına sahip alanlarda bölgeler kurarak dişilere erişim için rekabet eder.
Alpin Kuşaktaki Tehditler
Manzaraları, yaban hayatı, bitki çeşitliliği, kış sporlarına uygunlukları, artan turistik faaliyetler gibi nedenlerle giderek daha cazip hale gelen alpin bölgeler ne yazık ki dünyadaki diğer doğal yaşam alanları gibi çeşitli zorluklarla karşı karşıyadır.
Bunlardan biri potansiyel olarak alpin ekosistemleri tehdit eden iklim değişikliğidir. Dağ ekosistemleri, iklim değişikliğinin etkilerinden alçak bölgelere kıyasla çok daha fazla etkilenmektedir. Örneğin Alpler’deki ortalama sıcaklık 19. yüzyılın sonundan bu yana neredeyse 2 santigrat derece artmıştır. Bu, kuzey yarımküredeki ortalama sıcaklık artışının iki katıdır. İklim değişikliği, sıcaklıkların artması bazı özelleşmiş yüksek irtifa bitkilerinin veya ağaç sınırının yukarılara doğru kayması üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. 20. yüzyıl boyunca, incelenen 37 zirvede botanik çeşitlilik %86 oranında artmıştır. Daha alçak rakımlarda da aynı süreç belirginleşmiştir. 2003 ve 2010 yılları arasında kelebeklerin menzillerini 38 m kadar yukarı kaydırdıkları tespit edilmiştir. Ancak potansiyel habitat alanı rakım arttıkça küçüldüğünden bu stratejinin de sınırları vardır. Buna bağlı olarak, birçok kuş türü ve diğer hayvan grupları için düşüşler kaydedilmiştir. İklim ısınmasının etkisi en çok buzulların hızla geri çekilmesinde görülmektedir. Permafrost çözülmesinin belirtileri, dengesiz yamaçlarda ve artan yer hareketlerinde kendini göstermektedir. Kaya düşmesi ve moloz akıntıları meydana gelmekte ve bu da altyapıya zarar verme riskini artırmaktadır.
Yağışların giderek azalması, kar olarak düşmesi iklim değişikliğinin geniş kapsamlı etkilerinin bir başka sonucudur. Kar yağışının azalması, hidrolojik denge ve buzullar üzerindeki olumsuz etkinin yanı sıra, halen kış turizmine büyük ölçüde bağımlı olan dağlık bölgelerdeki ekonomiyi de etkilemektedir. Kayak merkezlerinde kış sezonunun uzunluğu, yapay karla hazırlanan kayak pistlerinin sayısının artmasına rağmen, 1970 ile 2015 yılları arasında beş haftadan fazla azalmıştır. Günümüzde sezon ortalama 12 gün geç başlamakta ve 26 gün erken sona ermektedir.
Çiftlik hayvanlarının otlatılması ve insanların rekreasyonel faaliyetleri de alpin ortamları tehdit etmektedir. Sorumsuz gezginler en dayanıklı alpin bitkilerine bile ciddi ve onarılamaz zararlar verebilir, egzotik bitkilerin çiğnenmesine ve bu bölgelerde genellikle yetişmeyen bitki tohumlarının dağlara doğru yanlışlıkla yayılmasına sebep olabilir. Kayak, doğa yürüyüşleri gibi faaliyetler, arazi araçları (ATV denilen dört tekerlekli bir arazi aracı ve arazi motosikletleri) bu yaşam alanlarını olumsuz yönde etkilemektedir. Özellikle araziye yapılan mekanik müdahaleler ve yapay kar kullanımı alpin çevre için sorun oluşturmaktadır. Kayalık arazide yapılan her değişiklik, özellikle zeminin düzleştirilmesi, zeminin ısınmasını arttırmakta ve böylece permafrostun çözülmesini hızlandırmaktadır. Şu anda İsviçre’deki kayak pistlerinin %50’sinde kullanılan kar makineleri, besin maddesi birikmesine neden olmakta, uzmanlaşmış ve rekabetçi olmayan bitki türlerinin azalmasına neden olmaktadır. Zemin mekanik olarak düzleştirildikten birkaç yıl sonra bile, kayak (ski) ve snowboard pistleri (bu aktiviteler genellikle pist dışında gerçekleşmektedir ) daha az tür barındırmakta, daha düzensiz bitki örtüsüne sahip olmakta ve aynı işlemden geçmemiş alanlara kıyasla tarım arazisi olarak daha az verimli olmaktadır. İnsanlar ve yaban hayatı arasındaki çatışmaları azaltmak için son birkaç yılda önemli sayıda sığınma bölgesi oluşturulmuştur. Via ferratalar (demirden yol, kayalara monte edilmiş demirden merdivenler ile ve emniyet ipleriyle tırmanma, korumalı tırmanış rotaları), son zamanlarda ortaya çıkan ve turizm acenteleri arasında popüler olan başka bir boş zaman sporu türüdür çünkü kış mevsimi dışında yapılabilecek aktivite çeşitliliğini genişletmektedir. 2015 yılında, çoğu muhtemelen 2000’den sonra kurulmuş olan neredeyse 70 via ferrata kaydedilmiştir.
Alpin Ekosistemler Korunmalıdır
Alpin yaşam kuşakları devasa görünebilir, ancak alpin ekosistemler hassastır. Dağlık alanlar enerji üretiminde de rol oynamaktadır. On milyon m3’ten fazla hacme sahip tüm rezervuarların %56’sı 1800 m ve üzeri Alplerde bulunmaktadır. 2016 yılında İsviçre’deki rüzgar enerjisi santrallerinin %49’u Jura, Alpler ve Pre-Alpler’in sırtlarında yoğunlaşmıştır. Bu alanlarda birkaç ilave rüzgar parkı planlanmaktadır. Alpin bölgeler, insanların ziyaret etmesi için heyecan verici yerler olabilir, ancak tüm yıl boyunca buralarda çok sayıda hayvanın yaşadığı unutulmamalıdır. Bu nedenle rahatsız edilmemeleri gerekir. Bu eşsiz hayvanların yaşam alanlarının korunmasını sağlamak için kişiler ellerinden geleni yapmalıdır. Alpin flora ve faunanın birçoğu başka hiçbir yerde hayatta kalamaz, dolayısıyla, gelecek yıllarda orada yaşamaya devam edebilmeleri için evlerini koruma sorumluluğumuz vardır. Türlerin korunmasına çeşitli şekillerde yardımcı olunabilir. Örneğin iklim değişikliğiyle mücadeleye yardımcı olmak için araba kullanmak yerine gidilebilecek yerlere yürüyerek veya bisikletle gidilmeli, çevredeki kişiler buna teşvik edilmelidir. Kurutma makinesi kullanmak yerine kıyafetler açık havaya asılarak kurutulmalıdır. Elektronik kullanımı sınırlandırılmalıdır. Kullanılmadıkları zaman elektronik aletlerin fişi çekilmeli, gerekli olmadıklarında ışıklar kapatılmalıdır. Su tasarrufu yapılmalıdır. Eski eşyalar azaltılmalı, yeniden kullanılmalı, geri dönüştürülmelidir. Kış aylarında oda ısı yükseltilmeden önce bir kazak giyilmeli, yazın sıcak günlerinde ise bir vantilatör veya klima ünitesi kullanılmadan önce bir pencere açılmalıdır. İklim değişikliğiyle mücadeleye yardımcı olabilmek için arkadaşların ve ailenin neler yapabileceklerini bilmeleri sağlanmalıdır.
Kayak ya da doğa yürüyüşü yapmaya gidenler, egzotik bitkilerin tohumlarını veya bitki hastalıklarını bulaştırmamak için ayakkabılarını ve ekipmanlarını temizlediğinden emin olmalı, pistlerde kalmalı ve yaban hayatının kendi alanlarına saygı göstermeli, onların evinde olduklarını unutmamalıdır. ATV’ler, arazi motosikletleri ve diğer arazi araçları bu değerli habitatlardan uzak tutulmalıdır. Yürüyüşe çıkarken köpeğini de götürmeyi düşünenler, gitmeyi planladığı bölgede onlara izin verildiğinden emin olmalı ve köpeğini yalnızca izin verilen alanlara götürmeli, kontrol altında tutmalıdır. Yabani hayvanlarla karşılaşılırsa köpek bir tasmaya bağlanmalı ve uzaklaştırılmalıdır. Yaban hayatının insanlar veya köpekler tarafından taciz edildiği görülürse ilgili birimlere haber verilmelidir.
Tıpkı evcil hayvanlar gibi yabani hayvanlar da hastalanabilir veya yaralanabilir. Bu hayvanların da diğer hayvanlar gibi yardıma ihtiyacı vardır. Değerli yaban hayatını korumak için yardıma ihtiyacı olan bir hayvanla karşılaşıldığı zaman ne yapılması gerektiğini bilmek önemlidir. Hasta veya yaralı, hayati tehlikesi olabilecek bir yabani hayvan bulunursa, herkesin güvenliği ön planda tutulmalı ve bulan kişi bir çocuksa bir yetişkinin yardımıyla acil yardım hattı aranmalıdır. Yerel bir yaban hayatı kurtarma merkezi gelip hayvana yardım edebilir. Hızlı bir şekilde bulunabilmesi için hayvanın konumu hakkında mümkün olduğunca kesin bilgi vermek önemlidir.
Kaynakça:
https://www.nzpcn.org.nz/ecosystems/plant-communities/bare-ground/alpine/
https://www.vogelwarte.ch/modx/en/atlas/evolution/mountains-and-alpine-habitats
https://www.doc.govt.nz/nature/habitats/alpine/
https://kids.spcaeducation.org.nz/animal-care/wildlife/alpine/